Kıskançlık, yakın ilişkilerde hepimizin yaşadığı ve bir noktaya kadar insan olmanın doğasıyla uyumlu kabul edilen bir tutum olmakla birlikte, birçok duygu ve düşünceyle pekişen bir süreç olarak karşımıza çıkmaktadır. Öğrenme sonucu kazanılan ve doğuştan gelmeyen bir durum olduğundan yönlendirmeye ve değişime açık olduğunu söylemek de mümkündür. Ancak işlevsel olmayan inançlarımız zihinsel düzeyde artış gösterirse, kıskançlığın dürtüsel hale gelmesi de kaçınılmaz olacaktır. Yakın İlişkilerde Kıskançlık!
Kıskançlığın kaynağına inecek olursak birçok sebeple karşılaşabiliriz. Hayatımızda önemli yeri olan kişilerle yaşadığımız problemler bizi kaybetme korkusuna yaklaştırabilir. Bu korkuyu yaşadığımız anda sevdiğimiz insanları koruma isteğimiz, öfkeli ve kıskanç davranışlarımızı tetikleyebilir. Kimi zaman terk edilme deneyimleri, erken yaşta doyurulmayan sevgi ihtiyacı ve özgüven problemlerimiz de kıskançlığa zemin hazırlayan durumlardır. Bir başka ilişkide göremediğimiz ilgi ve sevgiyi başka ilişkilerle doyurmak da mümkün değildir. Çünkü her ilişkide rollerimiz, ihtiyaçlarımız farklıdır. Bu yüzden kıskanç ve korumacı tavırlar ilişkileri zorlaştırmaktan öte bir amaca hizmet etmezler.
Yakın İlişkilerde Kıskançlık
Bir insan bizi hayal kırıklığına uğrattıktan sonra tüm ilişkilerde korumacı davranmak, iki tarafa da ciddi zararlar vererek ilişkiyi güven temelinden uzaklaştırır. Hayatımızdaki ilişkiler ağını suya atılan taşın oluşturduğu dalgalar olarak tanımlarsak, merkeze kendimizi koyduğumuzda birinci dalgada bulunan ve bizi çevreleyen insanlarla yaşadığımız sorunlar hayatımızda önemli değişimlere yol açabilir. Bu ilişkilerde yaşadığımız hayal kırıklıkları; gelecek ilişkilerimizde temkinli davranışlara, korumacı ve şüpheli tavırlara zemin hazırlayabilir. Bu durum; önüne geçilmediğinde depresyon, histriyonik bozukluk ve paranoya gibi ruhsal bozuklukları meydana getirebilir.
Kıskançlık barındıran düşünce ve davranışlarımızı engelleyebilmek için ilk yapılması gereken, güven temelinde doyurucu ilişkiler kurmak ve sürdürmektir. Tanıştığımız insanların kişilik özelliklerini ve kendi beklentilerimizi tahlil ederek işe başlamalı ve her ilişkiyi sürdürmek için aceleci olmamalıyız. Çünkü güvensiz ve şüpheli davranan insanlar; zihnimizde cevaplanmamış sorulara yol açabilir. Bu sorular cevap bulmadıkça gerginliğimiz katlanarak artacaktır. Her koşulda güveneceğimiz insanlar ilişkiyi kolaylaştırırken, yüzeysel ve güvensiz ilişkiler bizi olumsuz düşünmeye iter. Her ilişkide zorlu dönemler, büyük sınavlar olabilir. Ancak tutarlı davranan bireyler bir araya geldiğinde bu problemleri rahatlıkla çözecek, güven bağı sarsılmadan ilişkiyi sürdürebileceklerdir.
Kıskançlık ve Çözüm Yolları
Kimi zaman güven duyarak en derin paylaşımları yaptığımız insanlar da beklemediğimiz anda bizi hayal kırıklığına uğratabilir. Romantik ilişkiler, hatta aile ilişkilerinde bu tür zorlanmalar yaşadığımızda öfke ve hayal kırıklığı duymamız her açıdan normaldir. Çünkü hayat yalnızca olumlu duygulardan ibaret değildir. Aile ve arkadaşların ötesindeki en derin bağ, bireyin kendiyle kurduğu bağdır. Kendi dürüstlüğümüz ve samimiyetimizden emin olduğumuzda insanların bize verdiği zarardan etkilenme ihtimalimiz de azalacaktır. Aynı zamanda doyum sağlayan ilişkiler kurmak; öz saygımızı ve benlik değerimizi yükselterek çevreye daha güvenli bakmamızı, şüpheci düşüncelerden arınmamızı sağlar. Çünkü bizim sorumluluğumuz dışında gelişen, başka birinin sebep olduğu problemleri içsel hale getirmek; çözüme ulaşmak için yeterli değildir. Ancak iki tarafın da üzerine düşeni yapması, hatalarını kabullenip telafi etmek için çaba göstermesiyle problemler çözülebilir. Ayrıca bir ilişkide güven veren taraf olduğumuzda, hak etmediğimiz davranışlara maruz kalsak bile kendimizden emin olarak o ilişkiyi sonlandırabiliriz.
Yakın İlişkilerde Kıskançlık
İnsanlara hayır diyebilmeyi, bireysel isteklerimizi ön plana almayı başardığımızda daha seviyeli ve olgun ilişkiler kurabiliriz. Kendimize duyduğumuz güven; başkalarına güven duymanın da kapısını aralayacak ve sevginin yanında saygıyı da barındıran uzun soluklu ilişkileri beraberinde getirecektir. Uzun süreli dostluklar ve kuvvetli bir iletişim, ancak kişinin kendi davranışlarını şekillendirmesi ve beklentilerini azaltması ile mümkün olabilir. Önceki yaşanmışlıkları ders olarak kabul etmekle birlikte; karşımıza çıkan insanlara önyargılı yaklaşmadan tanımak için gayret gösterebilir, güçlü bağlar kurabiliriz.
Hayatta tatlı ve acı deneyimler bir arada bulunur ve her ilişkinin bize kattığı farklı anlamlar vardır. Yaşanmışlıkları kabullenmek, geçmişi affetmek ve bulunduğumuz ana odaklanmak hayatı yaşanabilir kılacaktır. Şüphe ve korkulardan arınmış olarak yeni deneyimlere kucak açtığımızda, hafifleyerek dingin bir ruh haline sahip olabiliriz.
Diğer makalelerimize Faydalı Yazılar Kategorimizden ulaşabilirsiniz.