Psikolojik Sağlamlık Yolunda Kendini Kabul Süreci
Kendini kabul süreci; psikoterapinin merkezinde yer alan ve iyileşme sürecine ivme kazandıran bir olgu olarak karşımıza çıkmaktadır. Kendimizi yargılamadan kabul etmek oldukça güç olsa da, bunu başarmak için çabaladığımız her an psikolojik sağlamlık yolunda önemli bir adım attığımızı düşünmek kişilik gelişimine büyük oranda katkı sağlayacaktır.
Kendini kabul etmeme durumunun altında yatan birçok sebep olmakla birlikte, bu sebeplerden en önemlisi Erikson’ın tanımladığı “başarıya karşı aşağılık duygusu” (okul çağı )döneminde doyurulmamış ihtiyaçlardır. Bu dönemde çocuk; başarmak için azim gösterirken takdir edilmemesi durumunda kendini aşağılanmış, hor görülmüş ve değersiz hissedebilir. Bu ilgisizlik ve takdir görmeme hali; yetişkinlik döneminde kendini beğenmeme, kıyaslama ve sürekli onaylanma ihtiyacının temel etkenlerinden biridir.
Kendini kabul edemeyen bir birey, başkalarında olumlu ve başarılı bir imaj yaratmak adına davranışlarda bulunurken kendi kişiliğinden taviz verir ve sadece toplumun onayladığı kişi olabilmek için üstün çaba harcar. Ancak başkalarını tatmin etmeye yönelik bir çaba, ciddi düzeye ulaştığında bireyi olduğu kişiden uzaklaştırarak samimi ve güven odaklı ilişkiler kurmasını zorlaştırabilir. Kendisinin sevilmeye değer olmadığını düşünen kişi; ilişkilerinde şüpheci, kaçıngan ve korumacı bir tavra bürünerek gerçek ilgi gördüğünü fark edemez. Kendine karşı bu tutumu devam ettiği sürece tüm ilişkilerini yüzeysel algılama eğiliminde olacaktır.
Psikolojik Sağlamlık ve Kendini Kabul Süreci
Kendini kabul etme süreci; fiziksel özelliklerimiz ve kişilik özelliklerimiz olarak iki bağlamda ele alınabilir. Her iki durumda da kontrolün kendi elimizde olduğunu bilmek bizi değişime yaklaştıracaktır. Kusurlu bulduğumuz yönleri düzenlemek ve güçlü yönlerimize odaklanmak yalnızca bizim elimizdedir. Çevreden gelen yorumlar bir noktaya kadar katkı sağlasa da, eleştirel yorumları kendi isteklerimizle bağdaştığı takdirde dikkate almalıyız. Kim olduğumuzla ilgili; ne giydiğimiz, ne tür müzikler dinlediğimiz, kimlerden hoşlandığımız, kilomuz, vücut tipimiz gibi birçok değişken vardır. Bunların hepsi de bizim isteklerimizle şekillendiği sürece anlamlıdır.
Sadece özgüvenle kendi özelliklerimizin arkasında durabildiğimiz an, herkes tarafından özgün ve kendiyle barışık olarak algılanmaya başlayabiliriz. Hayatımıza girecek herkesin bizi olduğumuz gibi kabul ettiği bir yaşamı sağlamak için kendimizi kabul etmek, en önemli koşul olarak görülebilir.
Kendi değerimizin ve biricik kişiliğimizin farkında olmak, gelişimi sürekli hale getirecek bir adımdır. Bu süreçte olumlu ve olumsuz yönlerimizin farkında olarak; olumsuz yönleri azaltıp olumlu yönlere odaklanmak sürecin kilit noktasıdır. Kendimizi tanımayla başlayan bu ilerleme, kendimizi sevmekle sonuçlanacak ve her şartta da devam edecektir. İyi ve kötü her yaşantının bizi olgunlaştırarak, geliştirerek şimdiki yaşantımızı oluşturduğunu kabul edersek; bu deneyimleri kabullenmek ve geçmişi affetmek, bilinçli ve sağlıklı bir geleceğe ışık tutacaktır. Öz farkındalık, öz şefkat ve öz denetim yollarını kullanarak davranışlarımızı kontrol etmek, hayatımızı bizden başkasının yönlendirmediğine olan inancımızı kuvvetlendirerek her başarının tadını çıkarmayı kolaylaştıracaktır.
İnsanın kişisel gelişimi, ancak hatalardan ders çıkarmak ve ilerleme isteğiyle mümkündür. Değişmekten, barışmaktan, affetmekten ve yol almaktan korkmayın!
Diğer makalelerimize Faydalı Yazılar Kategorimizden ulaşabilirsiniz.